SİZE YAKIŞIYOR

                        ibb1.jpg

                                          

Sevmek  bana yakışmıyor,

Taşı dağa eklesem,

Kulu  ‘sultan’  eylesem,

Çula  ipek  döşesem,

Yollarınız  bitmiyor.

Sevmek bana yakışmıyor….

 

 

Hep kendimden verdiysem,

Sevdikçe ben, eksildiysem,

Ne anlarım ben sevgiden,

Veresiye sevdiysem…

Uzak durun dostlar bana,

 

Sevmek   size   yakışıyor…

 

Kuru ekmek, soğan derken

Pasta , börek  istersiniz…

Bir bardak  çay  verirken,

Kahveler  de  yetmez olur.

Derim  size sevmek  budur?

Bende  azı  çoğu yoktur,

Sevmek  bana  yakışmıyor…

 

 

Yüzümü  ‘kan’  eylediniz,

Kapımı  ‘dar’ ,eylediniz,

Sokağı   toz   eylediniz,

Gözümü   yaş   bellediniz

Verdikçe hep,  istediniz,

Kıymet    nedir,   bilmediniz,

Yok   günümde,   nerdeydiniz?

Sevmek    size    yakışıyor..

 

 

Kalemimi  kırsam bile,

Dilim  tutmaz  gelir  dile.

Karşılıksız  seve  seve,

Bülbül  bile  gelir  dile…

Bakamazım  şimdi  güle.

Vermiyorum    veresiye,

Neyleyim , bu  yürekle,

Sevmek   bana    yakışmıyor….

 

 

 

 

Kol  veririm  el,  verene,

Can  veririm  ‘can , diyene.

Yüzün  dönüp  küssem bile,

Sevmiyorum, diyemem ki,

Sırrınızı  vermem  ele,

Yalancıktan olsa  bile,

Sahte  ‘gülüm’ ,  diyemem ki,

Sevmek    bana   yakışmıyor…

 

 

 

 

Gidene   dur,  diyemem,

Dikene  ‘gül’,  diyemem,

Sevmeyene  ‘yar’,   demem,

Kirli  yolda yürüyemem,

Cana,  kansız olamam ki,

Sizin   gibi    sevemem ki,

Dostlar , kusra kalmayın,

SEVMEK SİZE YAKIŞIYOR…

 

 

 

                                                        ferkul                                      

  7  Haziran 2007

BİR KÖY DÜĞÜNÜ YANSIMASI

                              thumb_mvc-576f.jpg

 

 

Bu akşam  bir köy düğününe davetliydim. Yıllar önce çalıştığım bir

köyden sevip  saymışlar,  davetiye göndermişler, katılayım dedim. Geleneklerimize göre davete icabet  etmek gerektir, çünkü.

 

Düğün öyle hazırlanmış ki,  her şey  gelen davetliler için.  Eşyalar, 

evin  düzeni, yemekler…Tamamen verici insanlar hepsi de.Kendinden veren,almaktansa kucaklayan insanların sevgi gösterileri  sevindirdi

beni.  Şaşırttı.

 

Dünyada en fazla samimi  bulduğum sevgi türü  köylerimizde  yaşanıyor , bencilliği bilmeyen,haseti tanımayan  insan köylülerimiz…

 

Bir de sağdıç diye birini seçmişler damata…Onun da damattan farkı yoktu.Kıyafet,özen, hepsi o sağdıçla damattaydı…Daha gençlik yıllarında insanın kendisine sağdıç_gerçekten en yakın kişi,dost anlamında birinin yanında oluşunu temsil ediyor galiba.Bu da en güzeli, sanırım.Çocuklarına kendisinden sonra, yakın bir dostu en başından belirlemek,bu olmalı.Bir tür  miras gibi.Arkanda kalanı düşünmeden gidebilirsin o zaman.Sağdıcın

her zaman  en  yakınındır, korumandır, dostundur,elinden her zaman tutanındır,  diyerek en büyük mirasını bırakmak oğluna,kızına.

 

Bu kadar çok düşünceli olmak hiç birimizin harcı mı?Kabul  edelim, hangimiz verebiliriz çocuğumuza bu en değerli ziynetlerden, mülklerden  bile büyük mirası?

 

 

Afyonlu değilim,pek de her zaman düğünleri sevmem aslında.Kalabalıklar benim işim değil,demişimdir her zaman…Ama bu katılım,bu deneyim büyük ders verdi bana…

 

Yemek faslından sonra bahceye çıkıldı.Kadınlar  ve  erkekler  karşılıklı sandalyelerde, damatla sağdıcın oyununu izlediler.Herkes   kardeş  gibiydi,çekinmeden,utanmadan, birbirlerini  seyretti.

 

 

Düşündüm şimdi ne gençler vardır,birbirine hasret,düğün bahanesiyle görmek için fırsat bulduğuna içten içten sevinen.Ne sevdalar yaşanıyordur  bu tertemiz,  saf,   yürekli insanların içinde…

 

 

En çok yalansız yaşanan sevgiler, en içten ,en açık yürek onlarda.Bizlerin çoktan kaybettiği bu samimiyet duygusu, bu açıklık, onlar için en büyük zenginlik…Biraz kıskandım aslında…

 

 

Yaşamımda en çok  yokluğunu hissettiğim bu güzel duygulara sahip olabilmelerini kıskandım.Böylesine farkında olmadan bir yaşam tarzını benimsedikleri için kıskandım.  Birbirlerine  bakarken, misafire verdiklerini  sınırsız   bir kucak şefkatle uzattıkları ellerini  kıskandım.

 

 

Hiçbir art niyet düşünmeden,kocaman bir sevgi demetiyle insanları birbirinden ayırt etmeden kabullenişi  yaşattıkları için  kıskandım.

 Çıkarsız  sevebildikleri için kıskandım…

 

 

 

Bir parça köylü kalabalığı içinde,onlardan biri olmak isteğine kapıldım   birden.Tarladaki,bahçesindekimahsülünden,komşusundan,

akrabalarından, kızından,oğlundan biri olmak…O samimi saf  sevgilerinden bir demet almak, bakışlarındaki farkında olmaksızın yaşamışlığı kendi gözlerimde yakalamak,tutmak,bırakmamak…

 

Sanırım bu beton yığınları arasında yakalanamayan mutluluk, o 

doğa ile iç içe yaşanan doğal yaşamın içinde çoktan bulunmuş da, 

hiç bırakılmamışlıktan  kaynaklanan saflığın içindedir….

 

Gerçekten,köylü bizim efendimizdir…. Onlardan çok öğreneceklerimiz var…En başta katışıksız  bir sevgi   nasıl verilir,alınmadan?…

 

 

Onlardan biri olsaydık, bir parça onlardan olabilseydik, bu günü yaşanır kılabilirdik belki…

                                                                                    

                                                   ferkul

                                                                                                        27 Mayıs 2007