SİZE YAKIŞIYOR

                        ibb1.jpg

                                          

Sevmek  bana yakışmıyor,

Taşı dağa eklesem,

Kulu  ‘sultan’  eylesem,

Çula  ipek  döşesem,

Yollarınız  bitmiyor.

Sevmek bana yakışmıyor….

 

 

Hep kendimden verdiysem,

Sevdikçe ben, eksildiysem,

Ne anlarım ben sevgiden,

Veresiye sevdiysem…

Uzak durun dostlar bana,

 

Sevmek   size   yakışıyor…

 

Kuru ekmek, soğan derken

Pasta , börek  istersiniz…

Bir bardak  çay  verirken,

Kahveler  de  yetmez olur.

Derim  size sevmek  budur?

Bende  azı  çoğu yoktur,

Sevmek  bana  yakışmıyor…

 

 

Yüzümü  ‘kan’  eylediniz,

Kapımı  ‘dar’ ,eylediniz,

Sokağı   toz   eylediniz,

Gözümü   yaş   bellediniz

Verdikçe hep,  istediniz,

Kıymet    nedir,   bilmediniz,

Yok   günümde,   nerdeydiniz?

Sevmek    size    yakışıyor..

 

 

Kalemimi  kırsam bile,

Dilim  tutmaz  gelir  dile.

Karşılıksız  seve  seve,

Bülbül  bile  gelir  dile…

Bakamazım  şimdi  güle.

Vermiyorum    veresiye,

Neyleyim , bu  yürekle,

Sevmek   bana    yakışmıyor….

 

 

 

 

Kol  veririm  el,  verene,

Can  veririm  ‘can , diyene.

Yüzün  dönüp  küssem bile,

Sevmiyorum, diyemem ki,

Sırrınızı  vermem  ele,

Yalancıktan olsa  bile,

Sahte  ‘gülüm’ ,  diyemem ki,

Sevmek    bana   yakışmıyor…

 

 

 

 

Gidene   dur,  diyemem,

Dikene  ‘gül’,  diyemem,

Sevmeyene  ‘yar’,   demem,

Kirli  yolda yürüyemem,

Cana,  kansız olamam ki,

Sizin   gibi    sevemem ki,

Dostlar , kusra kalmayın,

SEVMEK SİZE YAKIŞIYOR…

 

 

 

                                                        ferkul                                      

  7  Haziran 2007

BİR KÖY DÜĞÜNÜ YANSIMASI

                              thumb_mvc-576f.jpg

 

 

Bu akşam  bir köy düğününe davetliydim. Yıllar önce çalıştığım bir

köyden sevip  saymışlar,  davetiye göndermişler, katılayım dedim. Geleneklerimize göre davete icabet  etmek gerektir, çünkü.

 

Düğün öyle hazırlanmış ki,  her şey  gelen davetliler için.  Eşyalar, 

evin  düzeni, yemekler…Tamamen verici insanlar hepsi de.Kendinden veren,almaktansa kucaklayan insanların sevgi gösterileri  sevindirdi

beni.  Şaşırttı.

 

Dünyada en fazla samimi  bulduğum sevgi türü  köylerimizde  yaşanıyor , bencilliği bilmeyen,haseti tanımayan  insan köylülerimiz…

 

Bir de sağdıç diye birini seçmişler damata…Onun da damattan farkı yoktu.Kıyafet,özen, hepsi o sağdıçla damattaydı…Daha gençlik yıllarında insanın kendisine sağdıç_gerçekten en yakın kişi,dost anlamında birinin yanında oluşunu temsil ediyor galiba.Bu da en güzeli, sanırım.Çocuklarına kendisinden sonra, yakın bir dostu en başından belirlemek,bu olmalı.Bir tür  miras gibi.Arkanda kalanı düşünmeden gidebilirsin o zaman.Sağdıcın

her zaman  en  yakınındır, korumandır, dostundur,elinden her zaman tutanındır,  diyerek en büyük mirasını bırakmak oğluna,kızına.

 

Bu kadar çok düşünceli olmak hiç birimizin harcı mı?Kabul  edelim, hangimiz verebiliriz çocuğumuza bu en değerli ziynetlerden, mülklerden  bile büyük mirası?

 

 

Afyonlu değilim,pek de her zaman düğünleri sevmem aslında.Kalabalıklar benim işim değil,demişimdir her zaman…Ama bu katılım,bu deneyim büyük ders verdi bana…

 

Yemek faslından sonra bahceye çıkıldı.Kadınlar  ve  erkekler  karşılıklı sandalyelerde, damatla sağdıcın oyununu izlediler.Herkes   kardeş  gibiydi,çekinmeden,utanmadan, birbirlerini  seyretti.

 

 

Düşündüm şimdi ne gençler vardır,birbirine hasret,düğün bahanesiyle görmek için fırsat bulduğuna içten içten sevinen.Ne sevdalar yaşanıyordur  bu tertemiz,  saf,   yürekli insanların içinde…

 

 

En çok yalansız yaşanan sevgiler, en içten ,en açık yürek onlarda.Bizlerin çoktan kaybettiği bu samimiyet duygusu, bu açıklık, onlar için en büyük zenginlik…Biraz kıskandım aslında…

 

 

Yaşamımda en çok  yokluğunu hissettiğim bu güzel duygulara sahip olabilmelerini kıskandım.Böylesine farkında olmadan bir yaşam tarzını benimsedikleri için kıskandım.  Birbirlerine  bakarken, misafire verdiklerini  sınırsız   bir kucak şefkatle uzattıkları ellerini  kıskandım.

 

 

Hiçbir art niyet düşünmeden,kocaman bir sevgi demetiyle insanları birbirinden ayırt etmeden kabullenişi  yaşattıkları için  kıskandım.

 Çıkarsız  sevebildikleri için kıskandım…

 

 

 

Bir parça köylü kalabalığı içinde,onlardan biri olmak isteğine kapıldım   birden.Tarladaki,bahçesindekimahsülünden,komşusundan,

akrabalarından, kızından,oğlundan biri olmak…O samimi saf  sevgilerinden bir demet almak, bakışlarındaki farkında olmaksızın yaşamışlığı kendi gözlerimde yakalamak,tutmak,bırakmamak…

 

Sanırım bu beton yığınları arasında yakalanamayan mutluluk, o 

doğa ile iç içe yaşanan doğal yaşamın içinde çoktan bulunmuş da, 

hiç bırakılmamışlıktan  kaynaklanan saflığın içindedir….

 

Gerçekten,köylü bizim efendimizdir…. Onlardan çok öğreneceklerimiz var…En başta katışıksız  bir sevgi   nasıl verilir,alınmadan?…

 

 

Onlardan biri olsaydık, bir parça onlardan olabilseydik, bu günü yaşanır kılabilirdik belki…

                                                                                    

                                                   ferkul

                                                                                                        27 Mayıs 2007

DİZİLERDE KAYBOLAN KADINLAR

DİZİLERDE KAYBOLAN KADINLAR 

Bir haftayı buldu sanırım yazı yazamadım.İstemediğimden değil,vakit bulamadım ki!..Dizilerden…Sılası, bin bir gecesi,Avrupa yakası,geniş zamanları,iki ailesi derken, bir de baktım ki günler geçivermiş.Dikkat ettim de , en çok izleyicisi kadınlar, bu dizilerin…Dizi furyasında kendini bulan kadınlar…Yapışıp ekrana, dünyadan soyutlanan kadınlar…Yaşayamadıklarını dizilerde yaşayıp, üzülen,sevinen, kendini parçalayan kadınlar…

Nedir eksik olan yaşamımızda, bulduğumuz nedir, iki kısa, uydurma hikayede..?Bir yerlerde umudu kesilen , tükenmiş olduğunu sandığımız, bir çok duygunun  masallarda  var olması gibi, ekran önünde karşımıza çıkıvermesi mi?Olumsuzlukları da yaşayanların var olduğunun ispatı mı dizilerde yaşanılan hüzünlerde döktüğümüz gözyaşları?Umutsuzlukların içinde birden bir mucize gibi,beyaz atlı prens gibi   kahramanın (ki çoğunlukla o da bayandır) karşısına çıkıveren harika sevgililer mi?… Gerçek hayattan bağımsız, gerçekten olamayacak kadar mükemmel aşklar mı bizi alıp başka dünyalara götüren..Yoksa unutuvermek mi ,onların dertlerini dert edinerek kendi yaşamımızın solgun ümitsizliğini?Yok saymak    gerçekliği?

Ne kadar  yok saysan,  gerçekler  çıkıverir karşına bir gün, yüzüne kapanan kapılar gibi…Kaçmaktan çok yüzleşmekle yenebilirsin  savaşında hasmını.Ne Aliye’sin,  kendi kabuğunu kırıp, dünyasını yeniden kuran, ne Şehrazat’sın  tek başına kalabilmek için direnebilen…Her insan kendi başına bir filmdir, yaşamının yolunu çizip boyayan.Hikayesinde en başrolü kapan.Bütün dizilerden  bağımsız, masallara kanmadan,olumsuzlukların karşısında dimdik durarak, kazanabiliriz ..Kaçmaktan, yok saymaktan çok işe yarayacak en iyi yol, budur aslında.Belki Aliye kadar harika bir fırsat çıkmaz karşınıza, birden bire yeteneğiniz keşfedilip, zengin olamazsınız.Belki bir Onur çıkmaz sizi bu dünyadan bambaşka bir dünyaya götürmek için ısrarla sevgisini sunan.Dimdik ayakta durabilmek yeter size, kazanmaya, savaşmaya, azim etmek yeter, yeniden görmeye başlamanıza. Kendini bulmaya…

Bir dünya  var dışarıda gerçekten sevginin olduğu.Sevenin yalansız gülümsediği, art  niyetsiz verdiği, almadan zengince savurduğu, şefkat ve umutlar , var, var sahiden! Henüz tükenmedi yaşam.Siz nefes  aldıkça tükenmeyecek, varsaydıkça çoğalacak umutlar yaşıyor hala.Farkında değil misiniz?Siz yok  saydıkça kendinizi, gücünü kaybediyor sadece.  Yağdıkça bereket veren yağmurlara benzer sevgi..Hissettikçe çoğalır..Umutla  beslenir.Dizilerde yaşanmayacak kadar büyük sevgileri yaşıyorsunuz belki de.Kaybolmayı seçmeden, görmezlikten gelmeden günleri ve anları, yaşadığınız anda, bunu  göreceksiniz.

Yaşamı  yeniden keşfedin, henüz geç kalınmamışken…Henüz varken, yok saymayın

kendinizi.Yalan dizilerde kaybolmayın.Kendini bulmak varken…Zor olanı seçmek olsa da bu, değer her şeye .En azından nefes aldım, alıyorum, demek için savaşmayı seçin .Kuşanın gülümseyen umut  silahlarını…Kaybolan olmaktansa, kendini bulan, mutsuz kadınlar olun.VAR OLUN DA!…Ben de  varım demek kadar güzel bir şey var mıdır gülümseyen bir dünya için?…

                   SİZ DE VARSINIZ,

                                       BEN BİLİYORUM.

 

                                                                                SİZ DAHA İYİ BİLİYORSUNUZ.

                                                                                                                    ferkul

                                                                                                              19.nisan2007… 23.21

Duvarlar Yıkılmak İçindir

DUVARLARI YIKALIM MI?Duvarlar yıkılmak içindir.Verilen sözler tutulmamak

için,Sevdalar unutmak, umutlar kırılmak için…Bütün

ışıklar karanlığı gizlemek için. Doğrular yalanları,

gerçekler olmazları var kılmak içindir. Yaşamak

ölümü paylaşmak içinse ,nefes almak da vermek

içindir.

Bütün duvarları kendimiz örer, kapatırız insanlarla,

sevdiklerimizle aramızda. Hatırlıyorum da küçükken

annem “ben uzaktan severim çocuklarımı “ demişti

bir keresinde birine.Uzaktan sevmek? Nasıl yani ya?

En çok sevdiğine bile belli edemiyeceksen sevdiğini

neye yarar sevmek, canından can katsan bile , neye

yarar ellerinden tutmazsan şefkatinin ?Kar altındaki

toprağı göremedikten sonra sıcaklığını hissedebilirmisiniz ? Orada olduğunu bildiğiniz halde, bir gün

yeşereceğini , papatya ve çiçeklerle bahara döneceğini

nasıl umut edebilirsiniz?

Nereden de çıktı bu gün bu yazı derseniz anlatayım,

öğrencilerimden Emine Murat’a seni seviyorum demiş.

Sınıfta bir heyecan bir kızılca kıyamet.Sessizliği

sağlamam epey uzun sürdü.Gülüşmeler alaylar, gırla

gecti.Baktım olmayacak hayat bilgisi dersine gectim

hemen.9 kere 8 i bilmeseniz de olur,en çok başarmanız

gereken şey sevdiğiniz birine bunu söyleyebilmenizdir

dedim .Hepiniz Emine kadar dürüst olabilseniz ,ne

olurdu, diye başladım söze.En sonunda karar aldık

birlikte akşam eve gidince herkes bütün sevdiklerine

seni seviyorum desin diye. Kaç tanesi bunu uyguladı

bilmiyorum ama ben kendi hayat dersimi çocuklardanaldım.Sanırım bu dersi 66 yaşındaki anneme vermem

de gerekecek bundan sonraki yaşamında olsun

duvarlarını yıkabilmesi için…

Eskiden beri gülümsetirim kardeşlerimi yakınlarımı ,

Dostlarımı.İçimden geldiği gibi hemen ve sık sık hatta

adeta şimdi bunun sırası mıydı denecek yerlerde

söylememle gülümserler genellikle.Şimdi anlıyorum

ne güzel şeymiş yaptığım… Halbuki kırmak

gerek en fazla içimize yerleştirdiğimiz buzları

eriterek , birden bire bütün samimiyetinizle, uzatıp

bıktırmadan, yıpratmadan sevgiyi, henüz yakamıza

yapışmamışken umarsızlık, 9 yaşındaki samimiyetiyle

bir ” Emine” kadar olmak lazım.Dünyamızı yaşanır

kılabilmeniz için, hepimizin Emine olmak olmalı hedefimiz.

Nefes almak değildir yaşamak.İçindeki sevgiyi

uzaklaştırma kendinden, yoksun bırakmamak için ,

olmazları var kılmak için, her mevsimde bahar

gibiymişcesine yaşayabilmek için,hakketmeseler de

yüreğinin sesini kendi sesinle bastırmadan, önce

benliğimize dürüst olarak haykır sevgini, umut

ettiğini..İsterse kırılsın bütün umutların..Değer bilsinler,

isterse, kırsınlar her parçasını hayallerinin…Bütün

parçalar yeniden birleşmek içindir. Kırıldıkça bütünleşir

insan .En azından ben “başardım “ demek için, bir adım at ilk kez.

“Seviyorum” de can bildiklerine,canından can çıkmadan…

                             BİRLİKTE KIRALIM ZİNCİRLERİ                                     IŞIK AYDINLIK İÇİN

                                         SEVGİ YAŞANMAK İÇİN

                                           DUVARLAR YIKILMAK İÇİNDİR

                                                       UMUT HERKES İÇİN….                                                                          31.mart.2007                                                                                                      ferkul

BANA AŞIK_SIN DİYORLAR

BANA     AŞIK_SIN       DİYORLAR 

Bana    aşık_sın     diyor    dostlarım… Aşk    üstüne ,    sevgi    adına    yazılar    yazdığım  için..Süslü     kelimeler     üreterek,    cümleler     dile     getirerek,    aşkı    yaşattığım   için… 

Belki   aşkı    buldukları    için   yazılarımda.. Belki    umursadıkları ,    yazdıklarımdan    çok  içinde      kendilerini     buldukları     hüzün…  Belki   benim     de    yaşadığım   o      hüznün  içinde     var     olmuşluğun    isyanıdır,      kimbilir?… 

En     büyük     aşklar     yaşanmamış    olanlardır.     En     büyük       aşkları    yaşayabilenler     sade    yaşamınının     içinde    var    olan    bir    madde    kadar    bile    aşkı   önemsememiş     

görünenen   insanlardır.Yaşamışlığını   kar    addedip,     gözlülükle,     aşk      arayanlardan   çok    gercektir      onların   aşkları…Uzun     yoldan      gelmişçesine     bir     nefes   alır   gibi 

bir   pınardan    elleriyle    kana    kana    su    içmek      kadar      basit    değildir  yaşamımızda katledilmiş       sevgiler,     yarım    bırakılmış      hayaller … 

Evet, aşkı    istiyorum   hayatımda,  gercek     sevgiyi,  bencilce  sömürülmemiş,    kardeşlikte, 

dostlukta    yaşamalıyım ,    gercek     aşkı,  yalansız,    çıkarsız…Sadece    kendinden  başkası  için     yaşayabilmişlikte     nefes     almak     istiyorum,     umutsuzluğumun     içinde        dört  

taraftan   darbe   yemeden, utanmadan,    enayiliğine    doymamışlığı     üstüme  yapıştırmadan  keşkeleri   fırlatıp    atarak     bir     kenara , yaşayabileceğim    bir    dünya    var          diye    

aranışlardayım…Doğru      dürüst    bir    dost,       içinde       kendimden     bir     çok      yürek      bulabildiğim    bir    DEĞİL, bir     çok       göz      istiyorum.     Adı   ne    olursa    olsun. İster     

dost,  ister   arkadaş,   ister   kardeş…Candan   bir     can   olsun   da…    Almadan      vermeyi    bilsin  de  ,  bu     yalan     dünyada    tek     doğru    olmayı      başarmayı    and     içmiş    gibi 

benden     yana,   ben      olsun   da… 

Aşk    tek      başına    nefes     alamamaktır      çünkü…Aşk     kendini      yaşamamaktır…Bir   başka   insanda,   bir   başka   yürek     olabilmektir      aşk…Annenin         yavrusuna   verdiği     

sütü      kadar,    emeği    ile,   seçilmişliği     ile    kendini    bulmaktır.Yalnızlığı    kalabalıkta, hasreti      uzaklarda,  yalınlığı        kendinde   aramamaktır     aşk…İlk      ve  son      yasasıdır  

“SEN”   olmak…”SEN”    de    sonsuza      kadar        kalabilmek,       bıkmadan,    usanmadan “sen”i  yaşayabilmektir…      

                          İçinde        kendimi    bulamadığım    bir     yazıydı… Sizin   bulabileceğinizi     ümit   

ediyorum…Bir   kaç    tane  okurdan     en   az   iki      tanesi   yaşanılmışlığını      bulabildiyse  nefes     alabilirim     belki ,   yalansız ,  çıkarsız    bakışlar,  gerçek      sevgiler   var   demektir  

o     zaman….Umudu      yeniden    kazanabilirim ,   bir   kuş    uçar      belki        özgürce    bir  pencereden …     Sizlerin     varlığıyla      olsun    var   olabilirim     belki….           

                                       ”SEN”           YAŞAYABİLMENİZ        UMUDUYLA                                                                 

                                                                                                          19.MART .2007 

                                                                                                                          23.50 

    

YAĞMURU TUTAMAZSIN

YAĞMURU  TUTAMAZSIN

Yıllarımı    verdim  suskunluğa…Günler, baharlar,    kışlar ve  yazlarca,  sesimde   kayboldu  suskunluğum…Bakışı  uzak, hasreti  köylerde  kalmış   bir  kentte yaşar    gibiyim,    toprağa  hasret, yeşile kanmış…Uzatsam ellerimi   dokunacağım  sanki   maviliklere, toprağın kokusunu  memleket kokusu gibi  duyacağım  neredeyse.Hiç bir zaman kokusuna  hasret   duyacağım  bir köyüm  olmadı  halbuki.En   büyük hasretimi   yaşadığım   evim ve   ailem  hariç…

                       

 Yeniden doğmuş gibiyim,kalabalıklardan  sıyrılıp  kendimi  daha  yeni   bulmuş, kaybolmuşluktan   kurtulmuş  bir sevinç var   gözlerimde parıltısı   gün ışığına  çıkmış…Umutlar   tükendi demişken   tam, bir  şeylerin  varsızlığını  umarsızlığa  kaptırmışken, nefes  alan  kelimeler, virgüller  varmış henüz noktasını bulmamış… Sevinci kursağında  kalmamış cümleler, hüznü  taşısa da  heybesinde;  şiirler  kalmış,  yazacağım… Yapacağım  daha   çok işim varmış benim.Umudum  da  varmış  da,  sanki  bugün için saklanmış  en kuytu  köşelere.

                       

Hayatı  zorlamaktan  yana  olmadım   hiç     bir zaman.. .Sen neredeysen  hayat  oraya götürür  seni.  Yakalayıp   tutabileceğin  bir mevsimi  bulamazsın…Kar   istediği zaman  yağar , yağmuru  tutamazsın…İstemezmiş gibi yapsan  da  kaçamayacağın  tek çıkmaz   köşedir  kader…

                  

Kaçamadım,  kaçmak  da   istemedim    zaten  hiç…Seyretmek kaçmaktan   kolay   geldi   belki…Kendinden  kaçışı   kadar  insanı   yaşamaktan soğutan   başka  bir şey var mıdır?Sorgulamadan   yaşamı ,kendini    sorgulamak  gerekmiş aslında.

                  

Ne oldu  bilmiyorum,bir vesile  bir blogla  açıldı  zihnim,birden bire  ışığa büründü  kalemim.Kimseler okumasavda  kendi kendime methiyeler düzenlesem  de yaşadıkça yazacağım artık.Yazdıkça yaşamayı daha   bir kucaklayacağımdan eminim…Kendimi bulmaarayışım,kelimeleri konuşturur gibi,sesimi duyuracak  suskunluğuma…

En  çok  istediğim sevdiğim şeyi yapmasını  başarmak, yazmak..Gerçek ben, buradayım!                  

 

 

İştetam burada!..Benim yazdığım  sizin  okuduğunuz yerde yüzüm,gözlerim,benliğim.

Evet,yazmalı veyaşamalıyım artık..38yaşında,yeniden keşfedebildiğim bir yaşam 

var parmaklarımın ucunda…Harflerin arkasına  gizlenmeyi  bıraktığım anda yeni doğmuş bebekler gibi ağlamayı,çığlığı  salıvereceğim,ortalığa düşsede çıplaklığım…

                                                                                                                          

 

 Hüznümden ve yazdıklarımdan  utanmayacağım.Saklanmayacağım     artık…Ne   derseniz  deyin  okudukça  ,umrumda  değil yazdıkça    yaşayabildiğimi      hissetmenin sevinci  var   ya..    Gözlerinizi görmüyorum   nasılsa…Öğrendim  artık  , sahiden  nasıl   bakarsan  öyle görürsün,baktığınız  gibi değilim,bunu  ben biliyorum ya..Kendimi  burada buldum  ya….Artık  bitti   ya   suskunluğa   esaretim…

 

 

Bir inatçı keçiyedöndüm son yıllarda.İnadım suskunluğumaymış farkında olmadan, isyanım sesimi duyuramamaktaymış…En çok istediğim  şeyleri yapabilmenin  heyecanını ve gururunu  yaşadım..Hep isterdim  bir bisiklete  binmek  

bisikletin  üzerinde dosdoğru,dimdik durabilmek.Denemedim      değil,çok     denedim,

başaramamıştım…İlk önce onu      başardım.Sonra    bütün       korkaklığıma rağmen

 arabakullanmayı.Bağırta bağırta müziği son  sesiyle   açarak istediğimi yapabilmenin,

dışarıda  gülümseyen bir    havanın varlığını, yağmurun  insanı   ıslattığını  öğrendim. Karın  bütün soğukluğuna rağmen sevimliliğini keşfettim…Kendimi  yendim, diyordum artık, yapabileceğim bir şey  kalmadı  hayatta.Antalya’da , denizle kardeş günleri  yaşamak   hariç.

                

                  Henüz ölmeyeceğim demek ki , insan yaşadıkça  umut  tükenmiyor, harflerin, kelimelerin arasında  buldum  nefesimi, sesimi…Buldum  ve yeniden   yitirmeyeceğim…Yağmuru  tuttum, bırakmayacağım.

                

                Herkesin tutunacağı bir yağmur,dokunacağı  bir umut  vardır.

Geç    değil   hiç      bir   şey için, henüz    yaşayabiliyorsanız  tutunacak 

bir yağmurda ıslanın, dilerim…  ESİR  OLMAYIN  SUSKUNLUĞA…

                       ISLANMAK  YAŞAMAKTIR

                       TUTUNUN YAĞMURA

                       EN   VEFALI  YAR

                       GÖZYAŞLARINIZDIR

                                                                                2.NİSAN.2007

                                                                                 02.49

                                                                                  

                                                                                       ferkul

BEN YÜRÜRKEN

BEN YÜRÜRKEN

Buraya   kadarmış  demek  yolumuz.

Bütün  kuşlar   uçarken,

Kalakaldım  kendimle…

Kanat   çırpsam ,

Yoksa  açsam   derken

Bir   de    baktım,

Başa     döndü    sonumuz…

Tükenir    mi     sevmek

Yaşam   boyu   yürüsem?

Her   adımda  bir  hayat,

Her   yolun   başında   bin  nefes.

Düz   gitmektir   yürümek

Sağır   olmuş  kulaklara  inat

Tükenir   mi   yürüyerek?…

          

           TÜKENİR   Mİ   SEVMEK?…

 

 

                                                                                ferkul

                                                                                                  12.4.2007…00.08

BİR DENİZ OLAYDIM….

BİR    DENİZ   OLAYDIM    MAVİLİĞİNDE.

ROTASI    HİÇ    DEĞİŞMEYEN,

GECSEYDİ   GEMİLER   YANIBAŞIMDAN.

DALGALARI     HIRÇIN,

MARTILARI    ÇIĞLIK   ÇIĞLIĞA,

FIRTINADAN   USANMADAN.

NE   VARSA   UNUTURDUM   BENDE   KALAN,

ALABİLDİĞİNE      GÖKYÜZÜ…

ALABİLDİĞİNCE       ÖZGÜRLÜK…

BİR    HAYAL   GİBİSİN,

VARLA    YOK     ARASI.

UFUKTA  BULSAYDIM    GÖZLERİNİ,

SEN   SONSUZA     BAKAYDIN,

BEN     VARLIĞINDA    KAYBOLSAYDIM.

KIŞLA    BAHAR     ARASI,

BİR     DENİZ    OLAYDIM,

BENİ   DE    SEVER   MiYDiN,

SEVDİĞİN   KADAR   KENDİNİ?

    BEN,    BİR    DENİZ  OLAYDIM….

 

                                                                ferkul

 

                                                                   14.04.2007

Siyahları Beyaz Kılamıyorum

Yapıştı   yüzüme mutsuzluğun resmi

Söküp   atamıyorum…

Çevirmiş etrafımı yüksek duvarlar

Bütün    pencerelerde    aynı   göz,

Başımı kaldıp,

                             Bakamıyorum…

  

                   

 

Yakışmış   beynime   kalıcı   bir    hüzün

 Bencesi      sencesi    yok      gecmişin

 Duvarları      yıkamıyorum…

 Nerede     başladın,     neredeydi    bitişin

 

 Gelmelerden   bıkıp    gitmeleri      secişin

 Ne     kadar     haykırsan

                                        Duyamıyorum..

                        

Bütün    kalemler    kırmızı

Renklerin     hepsi       siyah

Günlerden     hep    pazartesi

 

Silkinip      arınamıyorum,

Siyahları     beyaz         kılamıyorum….

                                                                                                 ferkul

                                                9.03.2007

                                                 saat:23:57

SEN NEREDEYDİN

                       Sen neredeydin? 

                Umuda   çiçekler  actırdım    sen   yokken…Uzun    soluksuz    günlerimde    yağmur   yağmazdı   hiç    bahceme  …Hiç   bir    bahar   mevsiminde   açmadı  nergislerim,    annemin   bahcesindeki   kadar   kokulu, saf,   ve    güzel..Halbuki   o   zaman   da   sanırdım   ki geleceksin…Daha  aydınlık   günler  için   değecekti  beklediğime….    Bütün    pencerelerde   göz   göz   açtı özlemlerim.       Birden   sağnaktan    boşanırcasına   damla       damla      yağacaksın     sanırdım     kuruyan   gözbebeklerime…   Bekledim    belki,   çıkıverir      gelirsin     diye      gecenin       son   yıldızlarında   aradım    ışığını…Ama    ışık   olmayı   secmedin   ki    sen.  Karanlık   olmak   daha  kolay    geldi      sana .  Aydınlık     günlerin    uzağında    kalmayı       sectin.   Kendi   gecene ışık olmayı…Işıksız    bir    ışık   oldun      sadece   kendini     aydınlatan….

                                       Sen         neredeydin? 

             Ben    varken, var   olmayı    secmişken. Şimdi   yokluğundan   geriye     kalmadı     hiç bir eser. Kendi    karanlığında    yok   oldu   bu     yabancı     şehir.  Gün   ışığı   sahipsiz …Sabahlarım   çaresizliği    kırağıya   tutmuşken ,  kırılmamışken    umutlarım. Neredeydin   sebebim..?Neredeydin        ben     varken?

               

                                    Sen neredeydin?

              Seni     beklerken :   ne    uzak    ufuklara,   ne  dalıp     gidemediğim denizlere,  ne    de  bitmeyen    kuraklığaydı    isyanım…  Bilemedin     ki    beklemekten    ölmez     insan….Umudun bittiği     yerde     kesilir    soluğun…Anlamını    yitirdiğinde    başlar    tükenişin.

                        SEN NEREDEYDİN ANLAMLIYKEN

                                                     SAHİ

                                                         SEN NEREDEYDİN   BEN

                                                                                                       VARKEN?….

                                                        1  Mart 2007

                                                                                         ferkul