Bir haftadır raporluyum… Ana kuzusu oldum… Kırkbir yaşında bir ana kuzusu… Derdimin, bungunluğumun, rahatsızlığımın depreştiği, kendimi kötü hisssettiğim her zaman aslında burada da sorunlar olmasına rağmen, çocukluğumun geçtiği bu evde huzur duyuyorum… Dinginlik bu galiba… Gelecekle bugünü, geçmişle şu anın içinde yaşarken dinginliği hissediş…

Her sabah 11_12 arası kalkıyorum, koca bir tembelim bir haftadır… Evdeki ve işteki koşuşuşturmadan sonra bu birdenbire gelen tenefüs ilk önceleri hoşuma gittiyse de sıkılmaya başladım… Hep çalışan bir bayan olmaktan sızlanırken, şimdi evde olmanın işe yaramama duygusunu yarattığına şahit oldum… Her gün aynı saatte ve geç kalkmak, bol ve rahatça çayını saatlerce içmek, internette dolanmak, perşembe pazarında gezerek tşört ve tayt almak, bir pastahanede oturup kardeşinle bir şeyler içmek, annemin yemyeşil bahçesinde çiçek açmış ağaçlar arasında gözlerine ziyafet çektirmek, küçük yeğeni sevmek, oynatmak, e hepsi güzel de, bir yere kadarmış…. Anladım…  Ben yoğun günler insanıyım, oturup tembellik etmeyi kendime yakıştıramadım bir haftada… Koşmalı, işe, okula, yemeğe, çocuklara, misafire, misafirliğe, yer silmeye, toz almaya…  Hareket sanırım benim yaşam tarzım olmuş ben farkına varmadan bu koşuşuşturmaca yaşamda kendime bir yer edinmişim…

Farkında mısınız? Kimi insan tembelliği seçer kendine, her günü düne benzeyen günlerde yaşarken hareketsiz ve üretmeden yaşamayı sever… Bu bazan benim de en çok istediğim şeydir, elimde olsa da saatlerce uyusam, otursam, çayımı rahatca içsem dediğim benim de çok olmuştur…  Ama her an çalışan ve üreten bir insan için bu birdenbire gelen tatil, akan suyun birden bire kesilivermesi gibi bir şaşkınlık, bir kuru tekdüzelik yaratıyor ve bunu benimsemek de gerçekten zor….

Bir de sanırdım ki boş vaktim çok olsa oturur saatlerce yazı yazarım… O da olmuyor, o koşuşuşturmaca yorgunluğu içinde illaki gecenin bir saatine sıkıştırılmış zaman diliminde yazılıyormuş… Her akşam oturup pc başında bir şeyler karalamaya çalışsam da kendim beğenmedim ki, kim okusun?.. Sildim attım…

Galiba yaşıyor olduğunu farketmenin iki yolu var; biri hayal kurabilmek, diğeri çalışmak ve üretmek… İster evde, ister işte, neredeyse kendini unutuncaya kadar yoğun bir şekilde koşmak…  Koşarken, yetişmeye ve yakalamaya çalışırken zamanı, daha bir yaşadığının farkına varıyorsun…

Hayal kurabilen, çalışan ve üreten insanlar olmak dileğiyle….

ferkul

19nisan2009