SULAR GİBİ TAŞSAM NOLUR,
DAĞLARINDAN AŞSAM NOLUR,
ELBET BİR GÜN ÇIKAR BU CAN,
SABIR TAŞI OLSAM NOLUR?…….
YAĞMURU TUTAMAZSIN
Yıllarımı verdim suskunluğa…Günler, baharlar, kışlar ve yazlarca, sesimde kayboldu suskunluğum…Bakışı uzak, hasreti köylerde kalmış bir kentte yaşar gibiyim, toprağa hasret, yeşile kanmış…Uzatsam ellerimi dokunacağım sanki maviliklere, toprağın kokusunu memleket kokusu gibi duyacağım neredeyse.Hiç bir zaman kokusuna hasret duyacağım bir köyüm olmadı halbuki.En büyük hasretimi yaşadığım evim ve ailem hariç…
Yeniden doğmuş gibiyim,kalabalıklardan sıyrılıp kendimi daha yeni bulmuş, kaybolmuşluktan kurtulmuş bir sevinç var gözlerimde parıltısı gün ışığına çıkmış…Umutlar tükendi demişken tam, bir şeylerin varsızlığını umarsızlığa kaptırmışken, nefes alan kelimeler, virgüller varmış henüz noktasını bulmamış… Sevinci kursağında kalmamış cümleler, hüznü taşısa da heybesinde; şiirler kalmış, yazacağım… Yapacağım daha çok işim varmış benim.Umudum da varmış da, sanki bugün için saklanmış en kuytu köşelere.
Hayatı zorlamaktan yana olmadım hiç bir zaman.. .Sen neredeysen hayat oraya götürür seni. Yakalayıp tutabileceğin bir mevsimi bulamazsın…Kar istediği zaman yağar , yağmuru tutamazsın…İstemezmiş gibi yapsan da kaçamayacağın tek çıkmaz köşedir kader…
Kaçamadım, kaçmak da istemedim zaten hiç…Seyretmek kaçmaktan kolay geldi belki…Kendinden kaçışı kadar insanı yaşamaktan soğutan başka bir şey var mıdır?Sorgulamadan yaşamı ,kendini sorgulamak gerekmiş aslında.
Ne oldu bilmiyorum,bir vesile bir blogla açıldı zihnim,birden bire ışığa büründü kalemim.Kimseler okumasavda kendi kendime methiyeler düzenlesem de yaşadıkça yazacağım artık.Yazdıkça yaşamayı daha bir kucaklayacağımdan eminim…Kendimi bulmaarayışım,kelimeleri konuşturur gibi,sesimi duyuracak suskunluğuma…
En çok istediğim sevdiğim şeyi yapmasını başarmak, yazmak..Gerçek ben, buradayım!
İştetam burada!..Benim yazdığım sizin okuduğunuz yerde yüzüm,gözlerim,benliğim.
Evet,yazmalı veyaşamalıyım artık..38yaşında,yeniden keşfedebildiğim bir yaşam
var parmaklarımın ucunda…Harflerin arkasına gizlenmeyi bıraktığım anda yeni doğmuş bebekler gibi ağlamayı,çığlığı salıvereceğim,ortalığa düşsede çıplaklığım…
Hüznümden ve yazdıklarımdan utanmayacağım.Saklanmayacağım artık…Ne derseniz deyin okudukça ,umrumda değil yazdıkça yaşayabildiğimi hissetmenin sevinci var ya.. Gözlerinizi görmüyorum nasılsa…Öğrendim artık , sahiden nasıl bakarsan öyle görürsün,baktığınız gibi değilim,bunu ben biliyorum ya..Kendimi burada buldum ya….Artık bitti ya suskunluğa esaretim…
Bir inatçı keçiyedöndüm son yıllarda.İnadım suskunluğumaymış farkında olmadan, isyanım sesimi duyuramamaktaymış…En çok istediğim şeyleri yapabilmenin heyecanını ve gururunu yaşadım..Hep isterdim bir bisiklete binmek
bisikletin üzerinde dosdoğru,dimdik durabilmek.Denemedim değil,çok denedim,
başaramamıştım…İlk önce onu başardım.Sonra bütün korkaklığıma rağmen
arabakullanmayı.Bağırta bağırta müziği son sesiyle açarak istediğimi yapabilmenin,
dışarıda gülümseyen bir havanın varlığını, yağmurun insanı ıslattığını öğrendim. Karın bütün soğukluğuna rağmen sevimliliğini keşfettim…Kendimi yendim, diyordum artık, yapabileceğim bir şey kalmadı hayatta.Antalya’da , denizle kardeş günleri yaşamak hariç.
Henüz ölmeyeceğim demek ki , insan yaşadıkça umut tükenmiyor, harflerin, kelimelerin arasında buldum nefesimi, sesimi…Buldum ve yeniden yitirmeyeceğim…Yağmuru tuttum, bırakmayacağım.
Herkesin tutunacağı bir yağmur,dokunacağı bir umut vardır.
Geç değil hiç bir şey için, henüz yaşayabiliyorsanız tutunacak
bir yağmurda ıslanın, dilerim… ESİR OLMAYIN SUSKUNLUĞA…
ISLANMAK YAŞAMAKTIR
TUTUNUN YAĞMURA
EN VEFALI YAR
GÖZYAŞLARINIZDIR
2.NİSAN.2007
02.49
ferkul
BEN YÜRÜRKEN
Buraya kadarmış demek yolumuz.
Bütün kuşlar uçarken,
Kalakaldım kendimle…
Kanat çırpsam ,
Yoksa açsam mı derken
Bir de baktım,
Başa döndü sonumuz…
Tükenir mi sevmek
Yaşam boyu yürüsem?
Her adımda bir hayat,
Her yolun başında bin nefes.
Düz gitmektir yürümek
Sağır olmuş kulaklara inat
Tükenir mi yürüyerek?…
TÜKENİR Mİ SEVMEK?…
ferkul
12.4.2007…00.08
BİR DENİZ OLAYDIM MAVİLİĞİNDE.
ROTASI HİÇ DEĞİŞMEYEN,
GECSEYDİ GEMİLER YANIBAŞIMDAN.
DALGALARI HIRÇIN,
MARTILARI ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA,
FIRTINADAN USANMADAN.
NE VARSA UNUTURDUM BENDE KALAN,
ALABİLDİĞİNE GÖKYÜZÜ…
ALABİLDİĞİNCE ÖZGÜRLÜK…
BİR HAYAL GİBİSİN,
VARLA YOK ARASI.
UFUKTA BULSAYDIM GÖZLERİNİ,
SEN SONSUZA BAKAYDIN,
BEN VARLIĞINDA KAYBOLSAYDIM.
KIŞLA BAHAR ARASI,
BİR DENİZ OLAYDIM,
BENİ DE SEVER MiYDiN,
SEVDİĞİN KADAR KENDİNİ?
BEN, BİR DENİZ OLAYDIM….
ferkul
14.04.2007
Yapıştı yüzüme mutsuzluğun resmi
Söküp atamıyorum…
Çevirmiş etrafımı yüksek duvarlar
Bütün pencerelerde aynı göz,
Başımı kaldıp,
Bakamıyorum…
Yakışmış beynime kalıcı bir hüzün
Bencesi sencesi yok gecmişin
Duvarları yıkamıyorum…
Nerede başladın, neredeydi bitişin
Gelmelerden bıkıp gitmeleri secişin
Ne kadar haykırsan
Duyamıyorum..
Bütün kalemler kırmızı
Renklerin hepsi siyah
Günlerden hep pazartesi
Silkinip arınamıyorum,
Siyahları beyaz kılamıyorum….
ferkul
9.03.2007
saat:23:57
Sen neredeydin?
Umuda çiçekler actırdım sen yokken…Uzun soluksuz günlerimde yağmur yağmazdı hiç bahceme …Hiç bir bahar mevsiminde açmadı nergislerim, annemin bahcesindeki kadar kokulu, saf, ve güzel..Halbuki o zaman da sanırdım ki geleceksin…Daha aydınlık günler için değecekti beklediğime…. Bütün pencerelerde göz göz açtı özlemlerim. Birden sağnaktan boşanırcasına damla damla yağacaksın sanırdım kuruyan gözbebeklerime… Bekledim belki, çıkıverir gelirsin diye gecenin son yıldızlarında aradım ışığını…Ama ışık olmayı secmedin ki sen. Karanlık olmak daha kolay geldi sana . Aydınlık günlerin uzağında kalmayı sectin. Kendi gecene ışık olmayı…Işıksız bir ışık oldun sadece kendini aydınlatan….
Sen neredeydin?
Ben varken, var olmayı secmişken. Şimdi yokluğundan geriye kalmadı hiç bir eser. Kendi karanlığında yok oldu bu yabancı şehir. Gün ışığı sahipsiz …Sabahlarım çaresizliği kırağıya tutmuşken , kırılmamışken umutlarım. Neredeydin sebebim..?Neredeydin ben varken?
Sen neredeydin?
Seni beklerken : ne uzak ufuklara, ne dalıp gidemediğim denizlere, ne de bitmeyen kuraklığaydı isyanım… Bilemedin ki beklemekten ölmez insan….Umudun bittiği yerde kesilir soluğun…Anlamını yitirdiğinde başlar tükenişin.
YAĞMURU TUTAMAZSIN
Yıllarımı verdim suskunluğa…Günler, baharlar, kışlar ve yazlarca, sesimde kayboldu suskunluğum…Bakışı uzak, hasreti köylerde kalmış bir kentte yaşar gibiyim, toprağa hasret, yeşile kanmış…Uzatsam ellerimi dokunacağım sanki maviliklere, toprağın kokusunu memleket kokusu gibi duyacağım neredeyse.Hiç bir zaman kokusuna hasret duyacağım bir köyüm olmadı halbuki.En büyük hasretimi yaşadığım evim ve ailem
hariç…
Yeniden doğmuş gibiyim , kalabalıklardan sıyrılıp kendimi daha yeni bulmuş, kaybolmuşluktan kurtulmuş bir sevinç var gözlerimde parıltısı gün ışığına çıkmış…Umutlar tükendi demişken tam, bir şeylerin varsızlığını umarsızlığa kaptırmışken, nefes alan kelimeler, virgüller varmış henüz noktasını bulmamış… Sevinci kursağında kalmamış cümleler, hüznü taşısa da heybesinde; şiirler kalmış, yazacağım… Yapacağım daha çok işim varmış benim.Umudum da varmış da, sanki bugün için saklanmış en kuytu köşelere.
Hayatı zorlamaktan yana olmadım hiç bir zaman.. .Sen neredeysen hayat oraya götürür seni.Yakalayıp tutabileceğin bir mevsimi bulamazsın…Kar istediği zaman yağar , yağmuru tutamazsın…İstemezmiş gibi yapsan da kaçamayacağın tek çıkmaz köşedir kader…
Kaçamadım, kaçmak da istemedim zaten hiç…Seyretmek kaçmaktan kolay geldi belki…Kendinden kaçışı kadar insanı yaşamaktan soğutan başka bir şey var mıdır?Sorgulamadan yaşamı ,kendini sorgulamak gerekmiş aslında.
Ne oldu bilmiyorum, bir vesile, bir blogla açıldı zihnim, birden bire ışığa büründü kalemim.Kimseler okumasa da kendi kendime methiyeler düzenlesem de yaşadıkça yazacağım artık.Yazdıkça, yaşamayı daha bir kucaklayacağımdan eminim…Kendimi bulma arayışım, kelimeleri konuşturur gibi ,sesimi duyuracak suskunluğuma…En çok istediğim , sevdiğim şeyi yapmasını başarmak, yazmak..Gerçek ben, buradayım!
İşte tam burada!..Benim yazdığım sizin okuduğunuz yerde yüzüm,gözlerim, benliğim.. Evet ,yazmalı ve yaşamalıyım artık. 38 yaşında , yeniden keşfedebildiğim bir yaşam var
parmaklarımın ucunda.Harflerin arkasına gizlenmeyi bıraktığım anda yeni doğmuş bebekler gibi ağlamayı , çığlığı salıvereceğim, ortalığa düşse de çıplaklığım…
Hüznümden ve yazdıklarımdan utanmayacağım… Saklanmayacağım artık…Ne derseniz deyin okudukça,umrumda değil yazdıkça yaşayabildiğimi hissetmenin sevinci var ya..Gözlerinizi görmüyorum nasılsa…Öğrendim artık , sahiden nasıl bakarsan öyle görürsün,baktığınız gibi değilim,bunu ben biliyorum ya..Kendimi burada buldum ya….Artık bitti ya suskunluğa esaretim…
Bir inatçı keçiye döndüm son iki yılda.İnadım suskunluğumaymış farkında olmadan , isyanım sesimi
duyuramamaktaymış…En çok istediğim şeyleri yapabilmenin heyecanını ve gururunu yaşadım..Hep isterdim bir bisiklete binmek, bisikletin üzerinde dosdoğru, dimdik durabilmek.Denemedim değil, çok denedim, başaramamıştım…İlk önce onu başardım. Sonra bütün korkaklığıma rağmen araba kullanmayı.Bağırta bağırta müziği son sesiyle açarak ,istediğimi yapabilmenin, dışarıda gülümseyen bir havanın varlığını, yağmurun insanı ıslattığını öğrendim. Karın bütün soğukluğuna rağmen sevimliliğini keşfettim…Kendimi yendim, diyordum artık, yapabileceğim bir şey kalmadı hayatta.Antalya’da , denizle kardeş yaşamak hariç.
Henüz ölmeyeceğim demek ki , insan yaşadıkça umut tükenmiyor, harflerin, kelimelerin arasında buldum nefesimi, sesimi…Buldum ve yeniden yitirmeyeceğim…Yağmuru tuttum, bırakmayacağım…
Herkesin tutunacağı bir yağmur, dokunacağı bir umut vardır. Geç değil hiçbir şey için, henüz yaşayabiliyorsanız tutunacak bir yağmurda ıslanın, dilerim…
ESİR OLMAYIN SUSKUNLUĞA…
ISLANMAK YAŞAMAKTIR
TUTUNUN YAĞMURA
EN VEFALI YAR
GÖZYAŞLARINIZDIR
2.NİSAN.2007
02.49
ferkul
DUVARLARI YIKALIM MI?Duvarlar yıkılmak içindir.Verilen sözler tutulmamak
için,Sevdalar unutmak, umutlar kırılmak için…Bütün
ışıklar karanlığı gizlemek için. Doğrular yalanları,
gerçekler olmazları var kılmak içindir. Yaşamak
ölümü paylaşmak içinse ,nefes almak da vermek
içindir.
Bütün duvarları kendimiz örer, kapatırız insanlarla,
sevdiklerimizle aramızda. Hatırlıyorum da küçükken
annem “ben uzaktan severim çocuklarımı “ demişti
bir keresinde birine.Uzaktan sevmek? Nasıl yani ya?
En çok sevdiğine bile belli edemiyeceksen sevdiğini
neye yarar sevmek, canından can katsan bile , neye
yarar ellerinden tutmazsan şefkatinin ?Kar altındaki
toprağı göremedikten sonra sıcaklığını hissedebilirmisiniz ? Orada olduğunu bildiğiniz halde, bir gün
yeşereceğini , papatya ve çiçeklerle bahara döneceğini
nasıl umut edebilirsiniz?
Nereden de çıktı bu gün bu yazı derseniz anlatayım,
öğrencilerimden Emine Murat’a seni seviyorum demiş.
Sınıfta bir heyecan bir kızılca kıyamet.Sessizliği
sağlamam epey uzun sürdü.Gülüşmeler alaylar, gırla
gecti.Baktım olmayacak hayat bilgisi dersine gectim
hemen.9 kere 8 i bilmeseniz de olur,en çok başarmanız
gereken şey sevdiğiniz birine bunu söyleyebilmenizdir
dedim .Hepiniz Emine kadar dürüst olabilseniz ,ne
olurdu, diye başladım söze.En sonunda karar aldık
birlikte akşam eve gidince herkes bütün sevdiklerine
seni seviyorum desin diye. Kaç tanesi bunu uyguladı
bilmiyorum ama ben kendi hayat dersimi çocuklardanaldım.Sanırım bu dersi 66 yaşındaki anneme vermem
de gerekecek bundan sonraki yaşamında olsun
duvarlarını yıkabilmesi için…
Eskiden beri gülümsetirim kardeşlerimi yakınlarımı ,
Dostlarımı.İçimden geldiği gibi hemen ve sık sık hatta
adeta şimdi bunun sırası mıydı denecek yerlerde
söylememle gülümserler genellikle.Şimdi anlıyorum
ne güzel şeymiş yaptığım… Halbuki kırmak
gerek en fazla içimize yerleştirdiğimiz buzları
eriterek , birden bire bütün samimiyetinizle, uzatıp
bıktırmadan, yıpratmadan sevgiyi, henüz yakamıza
yapışmamışken umarsızlık, 9 yaşındaki samimiyetiyle
bir ” Emine” kadar olmak lazım.Dünyamızı yaşanır
kılabilmeniz için, hepimizin Emine olmak olmalı hedefimiz.
Nefes almak değildir yaşamak.İçindeki sevgiyi
uzaklaştırma kendinden, yoksun bırakmamak için ,
olmazları var kılmak için, her mevsimde bahar
gibiymişcesine yaşayabilmek için,hakketmeseler de
yüreğinin sesini kendi sesinle bastırmadan, önce
benliğimize dürüst olarak haykır sevgini, umut
ettiğini..İsterse kırılsın bütün umutların..Değer bilsinler,
isterse, kırsınlar her parçasını hayallerinin…Bütün
parçalar yeniden birleşmek içindir. Kırıldıkça bütünleşir
insan .En azından ben “başardım “ demek için, bir adım at ilk kez.
“Seviyorum” de can bildiklerine,canından can çıkmadan…
BİRLİKTE KIRALIM ZİNCİRLERİ IŞIK AYDINLIK İÇİN
SEVGİ YAŞANMAK İÇİN
DUVARLAR YIKILMAK İÇİNDİR
UMUT HERKES İÇİN…. 31.mart.2007 ferkul
Zaman zaman burada da yazıyorum:
Gülümse… Hayatın kıyısında kalmış olsan da…Yapabildiğin en güç şey
olsa da gülümse… Başarmak için henüz gec değil…Geç kalmışlıktan çok
başaramamak yıkar insanı.. Yolun sonunda bir tek ışık olsan da gülümse
hayata….
Gercekler her zaman acıtır, kanatır yüreğimizi..Ne kadar acıtsa da, yana yakıla
feryat figan haykırmakla ne kazandık , yıllarca aynadaki yüzümüze isyandan
başka…Kime duyurabildik sesimizi? Hangi mucize var kıldı sanki hayalleri?
Bakmasını bilmeyen gözlere ışık sunmak neye yarar? Aydınlığa karanlık
bakmak kadar ; var olan yanı başındaki güneşi fark etmemek değil midir
umudu yok saymak? Güneşi kendin görmeden başkalarını ısıtmak da neydi?
Kendini kandırmaktan başka.Hangi bencil yürek öğretti suya kanarken doymuşluğu?
Herkesi kandırabilirsiniz ama , içindeki patlayan volkanı susturabilmeyi , hangi
gözüpek fatih başardı şimdiye dek?Siz başarabilir miydiniz? Neye yarar kandırılmışlık,
yüreğimizdeki yenilginin kararmış görüntüsünden sonra?Hangi uzak yağmurlar aldı
gülümsemelerimizi?…Hangi sellere verdiysek, kime yaradı gecmişi yarına taşımanın
hüznü?
Neye yaradı umutsuzluğa kanat çırpmak?
Şimdi, hala var_ken nefes almayı başarabiliyorken ,gülümse dışarıda çiçek açmış
bahara….Gülümse ki görsün seni de bahar, yüzünde badem çiçekleri açarken..
Yeniden başlamak için , kendin için bir bak güneşe… Sen ne kadar yakınsan
O kadar yakındır sana gökyüzü…Ne kadar gülümsersen o kadar güzelsin çünkü…
ferkul